İkâmet ettiğim Sancaktepe ilçesinde Kredi Yurtlar Kurumu’nun ismi Celâleddin Ökten olunca, manevi danışman olarak görev yapan imam kardeşimiz Mikâil Tekce’nin, Celaleddin Ökten hocamızın 21 Kasım’da vefat sene-yi devriyesini hatırlatması üzerine merhum hocamızla ilgili okuduğum kitaplara göz attım.. Bu vesile ile, siz değerli okuyucularımla duygularımı paylaşmak, bir neslin öncüsü olan Celâl Hocamızı da rahmet ve şükranla hatırlamak/hatırlatmak istiyorum.
Bir neslin ardındaki meçhul kahraman, son devrin din âlimlerinden Mahmut Celaleddin Ökten (1882-1961), bilinen adıyla Celal Hoca’nın ismi. Celâl Hoca merhum, hak yolunda mücadeleci, azimli, kararlı bir insandı. İmam Hatip Okulları´nın Türkiye´de ilk açılışı onun azmi ve ısrarı sayesinde, lütf-i iâhî´nin tecellisi ile olmuştur.
Celal Hoca’nın mücadelesini okurken geçmişten ders çıkarır, ibret alırsınız ve CHP’nin zulmünü unutmaz, bu partinin gerçek yüzünün ne olduğunu ve bu yapının hiç değişmediğini de görürsünüz.
Devir, devrimlerin en zalimâne şekilde uygulandığı, muhaliflerin susturulduğu devirdir. Kızı Doktor Ayşe Hümeyra Ökten Hanımefendinin de o günlerden bahsederken “O zaman Müslüman gözükmek ayıptı. Hocalarla, kapalılarla, ibadet edenlerle dalga geçilirdi. Dindar gözükeni ikinci sınıf vatandaş olarak kabul ederlerdi. Allah demez Tanrı derlerdi. (Timaş’ın yayınladığı Ayşe Hümeyra Ökten, Dindar Doktor Hanım kitabını okursanız bir İslam âlimi, imam-vaiz kızının Cumhuriyet’in ilk yıllarında neler yaşadığını, ailecek ne sıkıntılar çektiklerini öğrenir, o zamanın Türkiye gerçeklerini bugün ile kıyaslayarak anlamış olursunuz)
Yaşadığı devrin dikkatli bir şahidi olan Mahmud Celaleddin Efendi, 1908 yılında İstanbul’da meydana gelen olayları bizzat yaşadı. İstanbul’da okumaya başladığı günden beri, payitaht en talihsiz günlerini geçiriyordu. İttihat ve Terakki’nin Devlet-i Âliyye’yi götürdüğü en karışık kaosu gözleriyle gördü. 1907 yılında Çapa’daki üç yıllık Dârü’l-Muallimin’i bitirdi. Sonra Dârülfünun’a devam etti.
Celâleddin Efendi darülfünundan 1912’de mezun olduktan sonra ilk memuriyeti olarak İstanbul Sultânîsi’nde Arapça muallimliğine tayin edildi, vazifeye başladı. Soyadını bile gölgede bırakan ‘hoca’ sıfatını alarak “Celâl Hoca” oldu. 1923’e kadar aralıksız on bir yıl bu mektepte görevde bulundu. Sonra dört yıl da aynı okulda Arapça, Siyer, Mâlumât-ı Diniyye dersleri vermiştir. Zaman zaman Celaleddin Efendi’nin ihtilal taraftarı olan arkadaşları ile aralarında ateşli tartışmalar oluyor. Gençler otuz üç yıl tahtta oturan Abdülhamid Han’ı amansız bir şekilde eleştiriyorlar. Celaleddin Efendi’nin ilim ve irfan dünyasından başka bir şeyde gözü yoktu. Ancak İttihatçıların apaçık hırsları yüzünden Osmanlı’ya yaptıklarını yakından gördüğü için olup bitenlere karşı sessiz kalamıyordu. Bu arkadaşlarından uzak duruyor, tartışmalara mümkün olduğunca katılmıyordu. Bir gün dayanamayıp tartışırken “Memleketin gidişatını hiç de hayra alamet görmediğini, İttihat ve Terakki’nin Osmanlı’yı batıracağını, bunlar iktidara gelirse memlekete felaket geleceğini” ateşli bir konuşma ile dile getirmiştir.
Muhatapları militan İttihatçılar oldukları halde onun bu haklı ve yerinde konuşmasına cevap verememişler.
Celaleddin Hoca; bilgisi ve görgüsüyle ağırlığı olan sözünü dinleten bir kişiliğe sahipti.
Medreselerin lağvını (kapatılmasını) müteakip yeni açılmış olan İstanbul İmam ve Hatip Mektebi’nde Arapça hocası olarak beş öğretmen hakkında Tevhidi Tedrisat Kanunu aleyhine konuşmaktan tahkikat (soruşturma) açıldı. İkinci bir emre kadar vazifesine son verildiği bildirildi.
Celal Hoca; işsizliğe dayanabilirdi ama “Rabca” dediği Arapçanın kaldırılmasına dayanması zordu. Ancak Celal Hoca, kendisini öyle yetiştirmişti ki dini ve sosyal sahada bütün derslere girebilirdi. Cağaloğlu Kız Orta Mektebi’nde ‘Türkçe Muallimliği’ vazifesi verildi. Kabataş Lisesi’nde Felsefe ve Edebiyat öğretmenliği de yaptı. Darüşşafaka ve Galatasaray Lisesi’nde Batı felsefesi okuttu. 65 yaşını doldurduğu için emekliliği Vefa Lisesi’ndeyken oldu. İmam Hatip okulunu açmasıyla bitirelim.
“Ne yapıp edip, küfrün kalesinde bir delik açmak için, bir İmam Hatip Okulu´nun açılmasına arkadaşlarla karar verdik. Elimde baston, rahatsız halimle trene bindim. Ankara´ya gittim. O günün Maarif Vekili olan Tevfik İleri merhum, talebelerimden idi. (Devam edeceğim İnşallah.)
NOT: Bu yazıyı yazarken Hüseyin Yorulmaz’ın “Celal Hoca”, Saadettin Ökten’in “Hayatımdan Portreler”, Hayatı ve Medeniyet Tasavvuru” ile Mahir İz›in “Yılların İzi” kitaplarından istifade edilmiştir.
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yasar-degirmenci/celal-hoca-43769.html